adı olmasın boşver

Ben,
Kıskançlığımdır biraz, saygısızlık da.
Ben,
Oyunlar oynadığımız boş arsa, arka bahçe biraz da.
Sen,
Kaçıp gelen bana, bir yemek sonrasında..
Ben sigara içmeyi öğretenim sana.
Ama ben, pisim biraz da.
Koca bir portakalı yediğinde, eline damlayan suları yıkaman değil de yalaman gerektiğini öğretenim.
Ben,
Tat'ım biraz, lezzet de.

Oyuncak Bebeğin Ada'da Fayton Gezisi

Ben hastaydım, sen uyuyordun. Çok güzeldin,
O kadar güzeldin ki; iki ağacın arasında saklanmaya çalışan,elinde kocaman çantalı bir kadın kadar ürkektin de aynı zamanda.
Çeşitli benzetmeler bezenmiş tüm benzersizliğinle elimi tutuyordun sıkıca.
Diğer elinde ise misket sandıgım küçük bezelyeler, yemek yapmaya hazırcasına..
Pıt, pıt, pıt...
Dökülürken avucundaki tüm aşlar, sen dimdik duruyordun inci dökermişçesine..
Bence daha da güzel oldun,
Dökme betonun çerçeve oldugunu ve bir televizyon olabileceğini söylerdin hep,
Ben ise içinde sadece tekerlek var derdim..
Araba tekerleği diye düzeltilirdim..
Düzülürdüm kaldırımın ağır, yaş betonlarında..
Sprey kokan aşklar, geçerdi uzaktan baktığımız tahta kaldırımlardan.
Tık, tık, tık...
Kapını çalıyorum sanardın sen hep her ayak sesinde..
Bir'i unuturdun çoğu zaman ki, kaybolup gideceğimizi kırmızı ayakkabılardan.
Oysa hiç kaybolmamıştık, sadece karanlıktı,
O kadar karanlık ki; oyuncak bebeğinin tek bir gözünün olmayışına üzülüşün kadar 5 yaşında, soğuk, karanlık..
Oyuncaklarını hayallerinde yaşatırdın sen,
Güzeldin çünkü, ama hayallerini oyuncaklarında yaşatamazdın, korkaktın, bir o kadar da ürkek.
Hayaller ve oyuncaklar, at arabaları ve faytonlar,
Ve at arabaları,
Ve faytonlar..
Küçük bir adada üryan, hafif ağlamaklı
Ben hastaydım bu adaya ve sana;
Sen hep uyuyordun..
Ve hep çok güzeldin.

& Ç

martlar-martılar

Oturuyordu sakince mart,
Martı da olabilirdi..
İçimdeki ses aç oldugunu söylüyordu,biraz yem verdim yemedi..
Sesler çıkardı,
Çuf çik..
Sahil olsaydı yakınlarımda giderdim ellerimin çatlaklarını cebimde saklayıp..
Dudaklarımın yaralarına aldırmadan gülerdim rüzgara doğru..
Bir güzel yalayıp, ıslatıp dudaklarımı; gererdim ağzımı ''kocaman lokma'' gelircesine..
Alırdım dudağımın kavrulmuş leblebi kokusunu, yutardım..
On'a kadar sayardım, ve beklerdim acıyı ardından tekrar..
Fildişi sandıgımız kolyelerin fildişinden olmadıgını öğrenince,
Küfür ederdim karşımdaki adama neden söylüyorsun bilgilendiriyorsun beni diye..
Ama sadece gülümsedim ben, teşekkür edermişim gibi sanki piçe.
Boydan gösteren bir aynam olurdu ve yumruklardım piçin suratının dağılmasını istercesine..

Şimdi mart uyuyor, çiçekler açmaya başladı yüzünde..
Biraz zaman sonra tüyleri dökülecek ağaçların, biraz çıplak biraz da çirkin kalacaklar..
Ama büyüyor mart.
Sonra yeniden yeşillenecek,beyazlaşacak ağaçların tüyleri..
Bir adam gözünden kadın, ne kadar seksi olabilecekse şu hayatta,
Bir mart gözünden bahar, o kadar vahşi olabilecek..

Bir kasaba olsa şu yakınlarda, kalırdım..
Avuçlarımın kesiklerindeki bantları atardım dereye,
Koşardım sahiline tuzlu sularında yanmaya..

Bir gün bir kadın görmüş beni,
Çok merak etmiş bencilliğimi..
Orospu musun ? dedim.
Terbiyesizsin de dedi..
Hoşçakal dediğimde ise; dur ! gitme (!) dedi.
dönüp baktım, kadın gitmişti...

Ben kızlarla hiç.

Burnumun siyah pelerinli perileri,
Bazen;
İki parmağımla değil de bütün avucumla tıkarım burnumu da,
Yüzme bilmiyorum diye..
Kafalardaki çiçekli şapkalarla binlerce bahar getirirsin ya sen,
Nasıl da bir oyundur ne çok eğlenirim çiçekler açtığında ben..
Armut derim- çıkmazsın !
Elma derim- çıkmazsın !
Ve ben gene eğlenirim..
Uykusuz geçirdiğim bütün gündüzlerimde,
Beklerim bir ilkbahar gelsin de ;
Elma, armut olsun..
Armut da hiçkimse.
Gene kandırırsın hayali kahramamanlarımı..
Masal kahramanları gene yorgun, yitik, kayıp.
Ben eğlenirim, bütün bir kış boyunca savaştı,
Kurtlarım, kızlarım, şekerlerim, rapunzellerim..
Saçlarını kesti bugun rapunzellerim..
Kurtlarım karnımdan dökülüyor artık,
Kızlarım hiç olmadı ki.
Çocukken elveda dedim bütün kızlarıma..
Ben kızlarla hiç oyna(ya)madım ki..