Cehenaşk

Her gece birileri gömülüyor bu evde
ve her sabah diriliyorlar.
Keten patikalar örülüyor yüzüne
Yüzün, uzak. Sesin; tekin değil.
Sanırım bir düşün kıyısından düşüyoruz
dibimize
Açık ve kaygısız.
İz ve yara.

Adet yerini bulmasın
Münasebetsizce öp beni.
Kanı çekilen günlerimizin
buhranı kalsın kalacaksa.

Gelecekse gelsin artık hüzün,
parçalarını dikiyor birileri bedenime.
Gene çocuklaşacaksa ellerin edepsizce çek beni.
Namusu gömülen ölülerin bakımı yapılıyor,
Hak'sız ve rahatsız
İs ve yasa

Ah et, sesini çalmasın.
Dikkat, mızıkalar !
An'ı çekilen görüntülerin
Zaman kalsın boşlukta;
Ağır aşk.

Bir kibritin ömrüne sığdırma beni.
Gök yüzümde suretsiz kal
Sussa, duymasam, dokunmasam.
Üzüm çekirdeğinden geriye ne kaldı ?

Terazilere bir oda seç
Azaldıkça yankıların ırağından büyüyoruz.
Aldığın nefes kadar hafiftir zaman
Arafların gerçekliğinde kaybet beni,
Ah'sız, tarafsız.
İtiraz et !
Gebertse, ölmesem, dönmesem.
Senden başka geriye ne kaldı?

Mazeretsiz özledim ıraladığın kıyısızlığımı
Bu kentin ihanetine abdest aldırdığımdan beri
insanların demirden etini tanıdım.
Sahi, renk körü bir dünya bize ne öğretebilirdi?
Çığlıktı şarap renkli kadın.
Bir bulutun sırtından indi çocuk,
Geriye şubatın otuzu kaldı.



Oktay Yılmaz & Jülide Arora & Müslüm Çizmeci

bu bir ''düş kırıntısı''dır

Bana vereceğin son öpücükte zaman dursun,
(hadi söyle)
Tadı bırakılsın, bir tomurcuğun içine,
yılda beş mevsim gün ışığı akıtsın ciğerine,
Yudum yudum...
Sıcaklığını nüksetsin yağmurlarıma.
Islan ve işte bununla birlikte zaman dursun.
Bana bıraktığın son gözyaşınla zaman dursun,
(hadi dokun)
Yavaşlığı bırakılsın, bir okyanusun dibine,
yılda beş mevsim ay ışığı akıtsın içine,
Yudum yudum...
İştahımı keşfetsin gözyaşlarımda.
Sustur ve o anda zaman dursun.
Bu bir aşk kırılmasıdır,
kırk derecelik açıyla suya dokunan.
Parmak uçlarına emdiğin
Yudum yudum...
Bana son kez güldüğün zaman; zaman dursun.
Bu bir hayal kırıklığıdır,
Kırk darbelik acıyla suya sığınan.
Parmak uçlarında seviştiğin
Yudum yudum...
Bu bir gök gürültüsü, sağanak karanlık
(hadi soyun)
Dokun parmak uçlarıma, okşa çokluğunla
çocukluğumu ısır.
Kanat bulutlarını,
Seni son kez yaşadığım zaman.
Bu Sivas katliamı kadar sıcak,
Bu bir dersim kuşudur kanadı sana kırılan.
Islak, yoğun,
işte durduğunda zaman;
konuşmasın artık dolap kapakları, elimi sıkmasın pardüseler.
Tam bir senlik hakim kılınsın,
Yudum yudum...
Sana son kez öldüğüm zaman,
dünya dönmeye başlasın; durmadan.
Bu bir göz yanılmasıdır.
Islak, yoğun.



Müslüm Çizmeci & Jülide Arora

ta ki

masal, masal içindir
ne zaman burkulmuş bir ev görsem içim kanayıverir, saydam yaşlı kızıma
elleri bulut adam,
bir varken hep bir olmamış
edepsiz masal kahramanlarım,kalın tok sesleriyle inliyorlar asitlerim.
saçlarım duvara çarptı, makyajım aktı,
aslında güzel düşler görmüştüm dün
ta ki; sana aşık oldum.
ülkem düşüm oldu,
hatırlıyorum da ben bir türlü konsantre olamıyordum sen kitliyordun bileklerimden hücrelerimi
ayak bileklerimden akıyordu irin,
sarmaşıklar beynimden çıkan solucandan ibaret.
kış gelmiş gibiydi be sevgili,
yerlere melekler çizerim ben yine unutmadan utanmadan,
soyunurken tüm yaralarınla kanatıveririm kabuklarımın altlarını,
dokunurken bir oryantel gibi kıvranıverirsin bedenime
edepsiz kahkahalarım, tüm fantazilerime çağırıyor emirlerim.
utanırken üzerimde çarşaf mahremim oldu, çok kan aktı,
masumluğum çocukluğuma kadardı
ta ki; sana aşık oldum.
hayatım çocuğum oldu,
nur topu gibi bir kızımız doğdu ve ben bir türlü konsantre olamıyordum sen işliyordun iliklerimden etimi
yanık sesinden akıyordu için,
günahlar her bir tanrı arayışından ibaret.
güz gelmiş gibiydi sevgili,
yarım saatler çizerim ben de yine tamamlamadan,
onu ararken tüm merakımla kabartıveririm kabuklarımın hazlarını,
soyunurken üzerimde tüm arzularınla kıvrılıp sığıverirsin kasıklarıma,
hazzım dokunuşlarına kaldı
ta ki; sana aşık oldum.


Jülide Arora

Lunapark

Balerinler görüyorum karanlıkta yalvara yalvara dans eden,
göz kapaklarımı acıtan.
Siyah pelerinler tecavüz ediyorlar,
çocuklar kapılara vuruyor bağırıyorlar,
bebekler kan ağlıyorlar.
-Halime-
Öyle ki halim hal değil, yavaşlıyor, ümitsizleşiyorum
ve düşüyorum.
Birden gülümsüyor saçlarımın rasta olmuş düğümleri.
Artık karıncaların atı dönüyor panayır olmuş nöronlarımda.

Bazen görüyorum; karanlığı sadece.
Hiçbir şey görmemiş olmakla yargılanıyorum.
Gene göz/altında torbalarım, Dna'ların iki bileziğe satıldığı fikirlerim.
Yapacak bir şey yok!
Yalvara yalvara devam edeceğim,kör denizler evlat ediniyorlar çocukluğumu.

Sırtım üşüyor yaslanacak bir ten olmadığı zamanlarda,
hücrem soğuk,yalnız.
Hücrem ıslak, şahit olduğu tek ses koğuş!
Hayalim; alev kumlarda yürümekti kaçmadan,
sıcak ve ıslaktı birbirinden kopmadan.

Sübyanlar kapılara vuruyorlar, bağırıyorlar,
bebekler kan ağlıyorlar.
-Bedenime-

Bazen ağlıyorum, canımı akıtıyorum acılarımla,
hiçbir şey görmemiş olmakla tutuklanıyorum.
Gene göz/altında yaşlarım, ah'ların çamura satıldığı kelepçeli ellerim.
Yapacak bir şey yok!
haklı haksız dans edeceğim, şarkılarla besleneceğim.

Öyle ki halim hal değil,, kapanıyor, kapatılıyor ve ölüyorum.
Birden gülümsüyor açılmış yaralarımın sıcaklığı.

Artık kocaman balerinlerim oluyor, renksiz, ruhsuz, dans ediyorlar dönme dolabımın yanında,
lunaparkımda.

Sessizleşiyorum, kabul etmemiş olduğum bütün suç'larımla sarılıyorum beyaz kuğu göllerime,
Deniz'ime.

Siyah pelerinler tecavüz ediyorlar,
ve görüyorum acırcasına, yalvara yalvara dans eden balerinleri.



jülide Arora

Bir insanı bir..

Bir insanı çok iyi tanıyabilmek;
Birbirinize sırnaştığınız romantik dakikalarda birden ciddileşip odadan çıkıyorsa,
onun aslında kağıt-kalem aramaya gittiğinden emin olabilmektir.
Masum öpüşlerin, kırılgan dokunuşların, durağan bakışların, sürekli yarın''ların
anlatılacağı o düşler ülkesine gitmektedir aslında ''o ''
biraz çocuk, biraz düşsel, bir adamdır,
Bende ki de;
anlayabileceğinizi zannetmek.

Bir insanı çok iyi anlayabilmek;
Birbirinizle şakalaştığınız zamanki anlarda birden ciddileşip ıslatmakla tehdit ediyorsa,
onun aslında korktuğundan, zarf atmaya çalıştığından emin olabilmektir.
Masum yudumların, ağız dolusu okyanusların, sırılsıklam olduğunuz yarın' ların
anlatılacağı o düşler ülkesine gitmektir aslında ''o''
biraz ıslak, biraz kişisel, bir adamdır,
soruları olan, yağmur yağmazsa nasıl ıslanacağımızı düşünen, bir damla suyu ağzına alan ve sırılsıklam ıslanan bir adamdır,
Bende ki de ;
tanıyabileceğinizi zannetmek.

Bir insanı çok iyi sevebilmek;
Kendinizi tanımaya başladığınız zamanlarda birden ciddileşip anlamaya çalışabilmektir.
O'nun aslında konuştuğundan, oluştuğundan emin olabilmektir.
Masum durumların, kese dolusu gökkuşaklarının, sırılsıklam aşık olduğunuz yarın'ların
anlatılacağı o düşler ülkesinde ölmektir aslında ''onunla''
biraz etken, biraz edilgen, bir adamdır,
doğumları olan, her gün aya gebe kalan, gözlerini kapattığında yüzünü gösteren, yanabilen,
ö'le bilen adamdır,
Bende ki de ;
Sevebileceğinize inanacağınızı zannetmek.


jülide Arora

Çocuğum

Üşüyorum çocuğum;
Ütopyamın nemi ıslak, rutubetli
Minik ellerini merak ediyorum açıkçası
Nasıl da güzel kokuyordurlar;
Sus perileri sana ''sus'' demeden atla doğum havuzuna,
Beni seç kızım;
Anlat bana geleceğini.
Emin olayım mutluluğundan.
Yandım ya ben o gün;
Dağıt alevlerimi bukle saçlarınla

Bugün biraz dağınığım çocuğum;
Ritimlerim es veriyor, biras kasvetli
Serçe parmağını düşünüyorum saçıkçası
Nasıl da eşsiz görünüyordurlar;
Yeşil peri sana ''yaşa'' demeden atla boğum havzasına,
Beni kaçırma kızım;
Anlat bana gel(e)ceğini.
Kimin olayım huzurundan.
Yardım ya ben o gün;
Ağıt ateşlerimi bekle ağaçlarında

Bugün biraz karışığım çocuğum;
Sev'lerim pes ediyor, biras işveli
Akçe gözlerini dürüyorum kaçıkçası
Kasımda sessiz ölüyordurlar;
Mavi peri sana ''öl'' demeden atla boğazına Gepetto'nun .
Beni şaşırma kızım;
Anlat bana nasıl öleceğimi.
Kirin olayım apışından.
Tanrım razıydım ben o gün;
Akıt vahşetlerimi belle avuçlarında

Bugün biraz çocuğum(!) çocuğum;
Ev'lerim ses ediyor, biraz cilveli.

Jülide Arora

Baba

Salıncağımın iplerini kim kesti baba?
Bana masal anlatırken, içimde kuşlar uçardı.
Çamur; pis su birikimi.
Baktıgımda gök yüzü oradan bile mavi,
Nasıl başarıyor hayaller bu kadar temiz olmayı?

Saçlarımın islerini kim temizledi baba?
Bana şarkı yazarken, içinde sus'lar vardı.
Çocuk; çok yaramazdı.
Kalktığımda mavi peri oradan bile sahi,
Nasıl kazanıyor haftalığını soluk benizlinin beyaz adamı?

Soğuk denizimin sicimlerini kim ezdi baba?
Bana asıl ol derken, bilmezsin içince kimler kusardı.
Çarık; piç us bitimi.
Yattığımda gün yüzü oradan bile vahşi,
Nasıll başarıyor kahramanlar bu kadar terini soğutmayı?

Dünyamın isimleri kim'di baba?
Bana sayıp söverken, içinde ruhlar vardı.
Ruh; cinsiyeti olmayandı.
Kazandığımda erkek-dişi oradan bile adi,
Nasıl avunuyor kadınlar, erkekliğini bu kadar korumayı?
Nasıl yapıyor peter pan yalnız kalmayı?
Hatırlıyorum seni baba, öğrettin anımsamayı.




Jülide Arora

Sevgilim

Tüm kışlıkları aynı bavula konan
Her rüzgarında ayrı bir yaşam.
Dualarında postişleri göl düşünün
Günde beş vakit arşların söz eder evriminden
Sevgilim; eşit ve özgür memleketim.

Direnişin sığınak eşyam
Başında alabalık bir kaldırım,
Tabiatlarını kusar masama.
Kendimle çatallaştıkça, hak ederim hak olmayı
Akrep ovalarına.

Sevgilim; tenin bile izinli haftada beş gün
Eşin yatmış çoktan kış bavuluna
Ben durmadan esasındayım seni düşlemenin.
Bugün az daha özümse ki
İyice tutunayım azınlığına.

Jülide Arora

işte ben o gün yandım

Küçükken çok asil, yakışıklı, güçlü gibi gelirdi bana
Deniz atı.
Dimdik duruşu, incecik beli, hep ileriye bakan gözleri
Bir kadın olurdu;
Deniz atı.
Avuçlarımda saklardım kurumuş bedenini sımsıkı,
Okşardım ki; göz kırpsın yıldızları getirsin gezegeninden.
Ah deniz atı,
İşte ben o gün yandım.

Bilmezken çok acil, kırışıklı, yaşlı gibi erirdi bana
Deniz atı.
Bükük burnu, incecik eli, hep ivmeye kaçan sözleri
Bir bunak olurdu;
Her salı, deniz atı.
Aklarımda koklardım kurumuş saçını /(nefes al)
Koşardım ki; köz yansın cılızları getirsin memelerinden.
Ah deniz atı,
İşte ben o gün yandım.

İzlerken çok müptecil, ısırışlı, tatlı gibi delirirdi bana
Deniz atı.
Küçücük durumu, incecik dişi, hep esirgemeye dolan öl'leri
Bir adak olurdu;
Her yanı, deniz atı.
Yok'larımda ak'lardım soyulmuş başını/(ah al)
Boşlardım ki; biz kalsın hırsızları getirsin mahreminden.
Ah deniz atı,
İşte ben o gün yandım.



Jülide Arora

Havva

Zor günler geçirdi bahar,
Mart'ın ağzında solucan var.
Pek severmiş bataklıkları
Anımsarmış rüzgarı

Güzel an'lar geçirdi revan
Kanların boğazında can var.
Pek esirgermiş yavrularını
Azımsarmış havayı

Geç vakitler geçirdi karnı-bahar
Organların tavanlarında fareler var
Pek istermiş ellerinde çocukları
Kanım sarmış havvayı.

Jülide Arora

Sence biz nefesi bulabilecek miyiz?

Nefes iste; bak bir hortum döne dolaşa
Atina'nın kalbinde, katlediyor tanrıları

Bir bakmışsın deniz, orta asyanın en önemsiz
çölünde yağmur olmuş
Nefes, gözlerinin akındaki melodram biraz da
bakışların Amethis'in aynasıyla oynaşmakta
ve ben hippi umutlarımızın göğe en yakın
dudağında sana ayrışıyor olabilirim

Bir bakmışsın su birikintisiyim.
Deniz iste sana yüzebilirim
Boğulmayı senden iyi bilirim.

Yine de istiyorsak nefesi; başlayabiliriz
unutulmuşların ayak izlerinden, nil
nehrindeki kumdan kale leş
Nefes belki de o fahişenin kordonundan
boğazına doğru damlıyordur Peter Pan'ın.

Peki, sence biz nefesi bulabilecek miyiz?

Belki de nefes; Amsterdam'ın varoş
sokaklarında bizimle kafa buluyordur.

Ben bilmem; avucunun içinde sımsıkı
acıttığın derin, bu konuda birşeyler biliyordur?

Sahi ya,
Sence biz nefesi bulabilecek miyiz?M.Ç

Tren

Ay doğdu, dondu
Gün boğdu, olan oldu.
Sen gel artık, omzunda peter taşıyan adam.
Dilim varmaz, gözüm kalkmaz, elim gitmez
Ne var güç, ne övünç
Dur oldu saatim,
Geç oldu vaktim.
Ne ben gelirim, annem izin verir
Ne sen gelirsin tren gelir.


Jülide Arora

açık çağrı

bu blog da yazılan her şey bana ait değildir!
ben moi olarak bu bloğu açarken arkadaşım jülide arora ya sürpriz olsun diye onun yazdıklarını bloğa eklemekle yükümlü biriyim.onun haberi dahilinde.
 biline.

Annem'e

Ben annemi doğurdum bundan yıllar önce,
Ellerimde buruşuk sayfalar, kafatasım bir puding jöle,
Gözlerim açık, saçlarım yapışık, bakışım apışık.
Tanıdı beni annem,
Bakıştık, tanıştık, görüştük
Sevdik.

Ben annemi acıttım bundan yıllar önce,
Ellerimde kırışık sorular, kafatasım bir petibör bulamaç,
Gözlerim kayık, saçlarım ayrık, bakışım boş bir ayık.
Tanıyamadı beni annem,
Saydırdık, tartıştık, gömüldük
Sevdirdik.

Ben annemi aradım bundan yıllar önce,
Yıllar yıllar önce çok aradım.

Jülide Arora

Ki

Doğurmadan denizi, suyun olmaz ki
Bağırmadan öfkenizi, kimin olmaz ki
Çağırmadan edebinizi, sesin olmaz ki
Kaçırmadan eşinizi, hüzün olmaz ki
Aramadan sevginizi, adı ''bir'' olmaz ki.

Jülide Arora

Kadın'a Jest

Tırnaklarında makas vardı kadının,
Bacaklarında makat.
Ocaklarında tokat,
Tabaklarında küfür,dayak,bir avuçluk adak.
Hayallerinde mutlaka bulunurdu kadının bir duvak,
Odalarında sinmiiş bir koku gibi korku.
Saçlarında düğüm vardı kadının,
Boğazında güğüm,
Dudaklarında nakış,
Kulaklarnda fuhuş.
Düşlerinde mutlaka bulunurdu kadının bir bebek,
Yataklarında akmış bir kan gibi revan.
Sırtında yük vardı kadının,
Karnında bü(yük).
Saygısında oğul, sövmesinde kız.
Ağladığında yuva vardı kadının.
Bir yokluk, bir hayal, bir mahrem...
Sustuğunda haksızdı kadın,
Konuşştuğunda saygısız
Çalıştığında orospu
Yattığında yalancı,
Bağırdığında hiç
Kaçtığında piç.
Bir kadın gibi yok oldu kadın,
Bir hadım gibi sus oldu,
Pusa döndü kadın.
Bir bıçak gibi kesti kadın,
Öldürülmesi bü(yük) bir jestti.
JÜLİDE ARORA

Bir Anlık Bir

Döndürülmezse yalanlar güne, ışığa çıkmazdı perdeler
Bir gün konuştu benimle kör aynalar,
Yasaklanmış, günahlanmış bütün rüyalar.
Neden diye sorma dedi hep anneler,
Belki kaza belki istek,
Bir anlık bir zevk..

Öldürülmezse arayanlar edebine, açığa çıkmazdı kahpeler
Bir gün korundu benimle tüm yalanlar,
Saklanmış, tuzaklanmış bütün kadınlar.
Nereden diye sorma derdi hep sahneler,
Bir vardın bir yoktun belki As'a belki ürkek,
Bir anlık bir şevk..

Jülide Arora

Bir vardı

Bir yanlış vardı gözlerimde, iki de soru.
Üzülmüşmüydün? Üzmüşmüydüm?
Sonralara attım hep, gelir dedim kayıklarla cevaplar..
Ne kadar sonra, o kadar açık..
Sen kahverengiyi severdin, kazakların kahverengi.
Ben açıkları sevdim, seçik olmayanları.

Bir alış vardı sözlerimde, iki de doğru.
Üzülmüştün, üzmemiştim.
Öncelere geldim hep, gelin kedim, bir de dualarla sevaplar...
Ne kadar anma, o kadar kaçık.
Ben kahveleri severdim, sabahlarım edilgendi.
Sen balçıkları sevdin, secde kapanmaları..

Bir kaçış vardı öpmelerinde, iki de konu.
Üzmüştün, üzülmemiştim.
Bazıları sövdün hep, bilirim dedin, bir de duvaklarla seraplar...
Ne kadar saçma, o kadar yoksul.
Biz kendimizi severdik, anlarımız dikendi.
Siz alçakları sevdiniz, ''öc''de kapışmaları...


Bir aldanış vardı ellerimizde, iki de kapanış.


Jülide Arora

Tarih

Senin kadar genç olsam tarih,
Senin kadar karışık, kanlı, bıçaklı.
Ben susarım duvarlara..
Onlar kilolarca ''bağırsak'' getirir kucağıma..
Metreleri bağırsak, solucanlar gibi.
Bir kussam sütlü emmelerine;
ki bir gün anlasam seni tarih,
Yarınım yazmak, bugünüm artık yeter.
saçlarımı ancak bacaklarının arasından bir sayı çeker,
ki bu sayı kutsaldır meryemlerin bağrında,
Var olmamış demekki,
Bakire kalmış çocuklu kadınlarda.
Senin kadar geç olsam tarih,
Senin kadar alışık, akışık, sıvışık.
Ben örtünürüm tuvalet plakalarına..
Onlar'ca sifonlar rezervasyon yaptırır ocağıma..
Metresleri korusak, sokulmalar gibi..
Bir sussam küflü memelerine;
ki bir gün anlasam seni tarih,
Yarınlarım azmak, dünlerim artık beter.
Aflarımı ancak dudaklarının arasından bakire adayı bekler,
ki bu ruhsaldır erdemlerin ağında.
Var olmamış demekki,
Havada kalmış ölü akıllarda.
Asılı kalmış, çürümüş, mızraklanmış, diri masallarda.
Bir anlasam seni tarih,
Senin kadar güç olsam tarih.

Jülide Arora

Bir Sigara Sonrası

Uzanır adam her sigara öncesi, balgamlarını akıtır bakirliğinden,
Zevklenir adam her sigara bitimi; utancından duvarlara yapışan nü portlere,
Bilir ki adam,
Hazza akıtır balgamlarını,
Emanet eder farklı tenlere çocuklarını,
Her sigara öncesi...
Yarınki çocuklarını(!)

Mutlu olur adam her sigara sonrası, tereyağlı şekerinin dişine yapışan parçalarını sakınır parmaklarından,
Havada zehirlenen çocuklarını, dışarı tükürüp nefes almalarına zin verircesine özenle zehirler öldürür adam,
Hazlanır (asla) doğmayacak olan çocuklarından..
Sevmez onları ölmedikleri zaman..

Ben bir türlü sevemedim her sigara sonrasını, ama çok sevdim çocuklarımı,
Her sigara yakışı..
Tereyağlı şekerini tamamladım esmer tenli çocuğumun bir sigara sarımı,
Diğerlerinin zehirlenmesini izleyip adama emanet etme sırası.

Jülide Arora

Ay Başı

Temizlenir kadın her ay başı; pis kanını akıtır mahreminden,
Tiksinir kadın her ay başı; kendinden,
Bilir ki kadın,
Boşuna akıtır bir koca ay hazlarını,
Emanet eder beyaz pamuklara çocuklarını,
Her ay başı...
Doğ(a)mayacak çocuklarını (!)

Mutlu olur kadın her ay başı sonrası; elma şekerinin kıtırtısını sakınır gözlerinden,
Emilmiş yavrularını, pamuklarının poşetlerine özenle giydirip çöpe emanet eder kadın,
Tiksinir doğ(a)mamış çocuklarından,
Sevmez onları her ay başı.

Ben bir türlü sevemedim her ayın başını; ama çok sevdim çocuklarımı,
Her ay başı sonrası.
Elma şekerini tamamladım mavi gözlü çocuğumun bir ay sonrası.
Diğerlerinin beyaz pamuk poşetlerini hazırlama sırası.




Jülide Arora

Şeker Tadındadır Şarkılar

Kah güldük , kah ah..
Ah ki kırılan canlarımın sütbeyaz elleri,
Bir kare bir, etkisiz bir kere, sıfırlarımdan korktu yutanlar..
Rüyalarımda karşılaştığım kafası yalan doğrular,
Dinlendiğinde kuklalarım hep evreni anlattılar,
Dinlediğimde yazılarım, krep tadında ağladılar..
Göz göz;
Ah ağladık, ah hak..
Hak ki; ezilen sanlarımın karbeyaz şekerleri,
Bir demet ah, şerefsiz bir dem, beşlerimden korktu dumanlar..
Dünlerimde çekiştiğim kendisi zehir ilhamlar,
Sorulduğunda ''an''larım hep yalana kaçtılar..
Sorduğumda anlarım, şeker tadındadır şarkılar..



Jülide Arora

sadece bir oyun

El bombası atan bir zombi mi olurmuş, olurmuş.
Zeki zombi olmasın ama, ateşler içinde olmalarına rağmen hala öldürülemeyen zombiler, istemiyorum.
Kalk bir daha.
Rüyalardan, karabasanlardan, ateşlerden.
Bir daha kalk, kafan patlasın.
Patlatayım kafanı da geber.
Korkutma beni, kabuslarımla kahve içiyorum karşılıklı.
Bölme beş çayımı, sigaram daha bitmedi henüz.
Elimde bir silah, bir de balta, oyun olsa bu kadar korkmazdım..
Ya gerçekse rüyalar ?
Ya dediği gibi Yekta'nın fotoğrafı çekilebilirse ?
Uyandım, perdesiz camımdan dışarı baktım.
Pembe bir şemsiyenin altına sığınmış ergen bir çocuk, sevgilisinin belli ki.
Kendisi de, şemsiye de.
Ah dedim. Büyümesin.
Büyümesin de o pembe şemsiyenin ne kadar güzel oldugunu, sahiplenilmenin ne kadar sarhoş edici olduğunu anlasın.
Büyüyünce işi zor..
Bilemez dedim.
Duymadı beni tabi.
Arabam hala aynı yerde, hiç kimse çalmamış götürmemiş.
Aslında bu gördüğümüz bütün arabalar benim arabalarım kimin üzerine tapusu oldugunu bilmiediğim arabalarım.
Zombiler ölmesin, öl(e)mezler de.
O sadece bir oyun.



Jülide Arora

biraz şeytan taşlayalım

in misin ?
cin misin ?
in; cin idi
incindi..
cin, kim idi ?
inledi..
incirden sızan süt gibi zehirli şimdi her gözyaşı ,

Jülide Arora

adı olmasın boşver

Ben,
Kıskançlığımdır biraz, saygısızlık da.
Ben,
Oyunlar oynadığımız boş arsa, arka bahçe biraz da.
Sen,
Kaçıp gelen bana, bir yemek sonrasında..
Ben sigara içmeyi öğretenim sana.
Ama ben, pisim biraz da.
Koca bir portakalı yediğinde, eline damlayan suları yıkaman değil de yalaman gerektiğini öğretenim.
Ben,
Tat'ım biraz, lezzet de.

Oyuncak Bebeğin Ada'da Fayton Gezisi

Ben hastaydım, sen uyuyordun. Çok güzeldin,
O kadar güzeldin ki; iki ağacın arasında saklanmaya çalışan,elinde kocaman çantalı bir kadın kadar ürkektin de aynı zamanda.
Çeşitli benzetmeler bezenmiş tüm benzersizliğinle elimi tutuyordun sıkıca.
Diğer elinde ise misket sandıgım küçük bezelyeler, yemek yapmaya hazırcasına..
Pıt, pıt, pıt...
Dökülürken avucundaki tüm aşlar, sen dimdik duruyordun inci dökermişçesine..
Bence daha da güzel oldun,
Dökme betonun çerçeve oldugunu ve bir televizyon olabileceğini söylerdin hep,
Ben ise içinde sadece tekerlek var derdim..
Araba tekerleği diye düzeltilirdim..
Düzülürdüm kaldırımın ağır, yaş betonlarında..
Sprey kokan aşklar, geçerdi uzaktan baktığımız tahta kaldırımlardan.
Tık, tık, tık...
Kapını çalıyorum sanardın sen hep her ayak sesinde..
Bir'i unuturdun çoğu zaman ki, kaybolup gideceğimizi kırmızı ayakkabılardan.
Oysa hiç kaybolmamıştık, sadece karanlıktı,
O kadar karanlık ki; oyuncak bebeğinin tek bir gözünün olmayışına üzülüşün kadar 5 yaşında, soğuk, karanlık..
Oyuncaklarını hayallerinde yaşatırdın sen,
Güzeldin çünkü, ama hayallerini oyuncaklarında yaşatamazdın, korkaktın, bir o kadar da ürkek.
Hayaller ve oyuncaklar, at arabaları ve faytonlar,
Ve at arabaları,
Ve faytonlar..
Küçük bir adada üryan, hafif ağlamaklı
Ben hastaydım bu adaya ve sana;
Sen hep uyuyordun..
Ve hep çok güzeldin.

& Ç

martlar-martılar

Oturuyordu sakince mart,
Martı da olabilirdi..
İçimdeki ses aç oldugunu söylüyordu,biraz yem verdim yemedi..
Sesler çıkardı,
Çuf çik..
Sahil olsaydı yakınlarımda giderdim ellerimin çatlaklarını cebimde saklayıp..
Dudaklarımın yaralarına aldırmadan gülerdim rüzgara doğru..
Bir güzel yalayıp, ıslatıp dudaklarımı; gererdim ağzımı ''kocaman lokma'' gelircesine..
Alırdım dudağımın kavrulmuş leblebi kokusunu, yutardım..
On'a kadar sayardım, ve beklerdim acıyı ardından tekrar..
Fildişi sandıgımız kolyelerin fildişinden olmadıgını öğrenince,
Küfür ederdim karşımdaki adama neden söylüyorsun bilgilendiriyorsun beni diye..
Ama sadece gülümsedim ben, teşekkür edermişim gibi sanki piçe.
Boydan gösteren bir aynam olurdu ve yumruklardım piçin suratının dağılmasını istercesine..

Şimdi mart uyuyor, çiçekler açmaya başladı yüzünde..
Biraz zaman sonra tüyleri dökülecek ağaçların, biraz çıplak biraz da çirkin kalacaklar..
Ama büyüyor mart.
Sonra yeniden yeşillenecek,beyazlaşacak ağaçların tüyleri..
Bir adam gözünden kadın, ne kadar seksi olabilecekse şu hayatta,
Bir mart gözünden bahar, o kadar vahşi olabilecek..

Bir kasaba olsa şu yakınlarda, kalırdım..
Avuçlarımın kesiklerindeki bantları atardım dereye,
Koşardım sahiline tuzlu sularında yanmaya..

Bir gün bir kadın görmüş beni,
Çok merak etmiş bencilliğimi..
Orospu musun ? dedim.
Terbiyesizsin de dedi..
Hoşçakal dediğimde ise; dur ! gitme (!) dedi.
dönüp baktım, kadın gitmişti...

Ben kızlarla hiç.

Burnumun siyah pelerinli perileri,
Bazen;
İki parmağımla değil de bütün avucumla tıkarım burnumu da,
Yüzme bilmiyorum diye..
Kafalardaki çiçekli şapkalarla binlerce bahar getirirsin ya sen,
Nasıl da bir oyundur ne çok eğlenirim çiçekler açtığında ben..
Armut derim- çıkmazsın !
Elma derim- çıkmazsın !
Ve ben gene eğlenirim..
Uykusuz geçirdiğim bütün gündüzlerimde,
Beklerim bir ilkbahar gelsin de ;
Elma, armut olsun..
Armut da hiçkimse.
Gene kandırırsın hayali kahramamanlarımı..
Masal kahramanları gene yorgun, yitik, kayıp.
Ben eğlenirim, bütün bir kış boyunca savaştı,
Kurtlarım, kızlarım, şekerlerim, rapunzellerim..
Saçlarını kesti bugun rapunzellerim..
Kurtlarım karnımdan dökülüyor artık,
Kızlarım hiç olmadı ki.
Çocukken elveda dedim bütün kızlarıma..
Ben kızlarla hiç oyna(ya)madım ki..

yağmur

diğeri dururken ötekisi neden ağlar ki..

Çoktular

Çok kalabalıktılar,
Gölgeler..
Camlar, alışveriş merkezi mankenleri, otoparklar,
Her yer Su'ydu.
Toprak;
Bulanıktı. Çamurdu.

Çok zayıfıtlar,
Beyazlar...
Bileklikler, kolyeler, bilinçaltı kabuslar,
Her yer dikendi.
Tüylerim;
Korkaktı. Cesurdu.

Çok yakındılar,
Kadınlar, erkekler...
Çığlıklar, uykudan uyanıp bir bardak suya sarılmalar, sinirler...
Her yer lunaparktı.
Oyun;
Bitikti. Alkışlandı.

kabus

Çığlıklar girdi göbek kordonumdan,
besinim..
Ben bir tek gölgelerinken,
seninim..
Dua et derdi anneler,
onların meselesiyim...
Her şey güzel olabilir(di),
yarınların müsfettesiyim..

ne kadar seversin

beni ne kadar seviyorsun dedim ?

'' bilmiyorum'' dedi..

en azından bir tahmin belki de dedim..

''ne kadar seversin ki ?''

buruk,kırgın..

kollarını iki yana açtı..

''bu kadar''dedi..

''bu kadarcık mı ? '' dedim..

gülümsedi..

''daha büyüyeceğim ama '' dedi..

''ama ? '' dedim..

''seviyorum galiba ya ! '' dedi..

bana yeterli gel(me)di !

''o''

yağmur pencereye vururken beyaz pelerinle piyano çalardı o..

ben ise yamuk flütümle eşlik etmeye çalışırdım.

''o'' okadar güzeldi ki..

çıplaktı.

ama herşeyden önce o temizdi..

şimdi yağmur yağıyor ve piyanoda ben varım..

kırmızı ojeler sürerdi o..

kadındı.

dişiydi.

ben ise pembe benekli ojelerim ve küçük parmaklarımla yetişmeye çalışıyorum piyanonun mahremine..

çığlıklar atıyor utancından,örtüyor geceleri üzerine koyu bir yorgan gibi..

o her zaman dans ederdi

büyük bir hayranlıkla izlerdim topuklu kırmızı ayakkabılarını..

şimdi ise ben dans etmeye çalışıyorum,

ondan kalan kırık topuklu kırmızı ayakkabılarla..

penceresinde her zaman menekşeler vardı..sümbüller.

penceremde sadece kaktüsler var..

karlar yağardı pencereye ve sıcak battaniyelerle inci kolyesini örterdi..

çorbasını içer ve ışığı kapatırdı.

karanlıktan korkuyorum karlar yağarken pencereye..

öğreniyorum..

vahşeti,

dans ediyorum kırmızı rujum kırmızı ojelerimle,

dans ediyorum..

dışarıda kar yağıyor..

evimde yağmur..

dışarıda dans eden ben'e içeriden eşlik ediyorum piyanomun güveniyle..

topuklu ayakkabılarım ve kırmızı..

dünya kırmızı..